![]() |
#221 |
![]() Sayın Abdullah Gül, cumhurbaşkanı makamını doldurdu, oraya yakıştı. Ancak mevcut hukuki mevzuat olduğu gibi korunduğu için, demokratikleşmeye herhangi bir katkı sağlayamadı.Kürt sorunu, Alevi meselesi, azınlıklar, dindar büyük çoğunluğun sorunlarının nasıl çözüleceğini, gelir bölüşümündeki adaletin nasıl sağlanacağını herkes biliyor artık. Herkes şunu da biliyor ki temel bir anayasa değişikliği olmadan hiçbir sorun çözülemeyecek. Anayasa Mahkemesi yasama meclisinin, Danıştay yürütmenin, HSYK da mahkemelerin yetkilerini üstlenmiş bulunuyor. Eğer, zaman içinde demokrat bürokratların cumhurbaşkanı tarafından atanmasıyla sorunların çözüleceği düşünülüyorsa, bu şahısların iyi niyeti ve düşüncelerine endeksli olması hasebiyle kalıcı bir çözüm değildir. Bir başka cumhurbaşkanıyla başka atamalar yapılır, sistem eski alışkanlıklarına döner. Doğru olanı temel yasa değişikliklerinin yapılmasıdır ki, bunun ifadesi "yeni ve sivil bir anayasa"dır. Bu köklü reform yapılmadıkça ister Abdullah Gül ister Recep Tayyip Erdoğan cumhurbaşkanı olsun, sorunlar olduğu gibi yerinde duracak.
|
|
![]() |
![]() |
![]() |
#222 |
![]() “böyle yap evet, bana hep peki de, bak iç ve dış bir olunca alemin manası belirliyor. Alem uzlet demektir.
Şimdi, bu odada, güneşin camlardan yerdeki kilimlere düştüğü alemde ikimiz uzletteyiz. İki değiliz, biriz. Bir’leyiz, birbirimizi birliyoruz….” / Sadık Yalsızuçanlar – Garip / |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#223 |
![]() Mevkii ne olursa olsun, kimse suç işleme özgürlüğüne sahip değildir. Erzincan Başsavcısı'nın neler yaptığını gazete sütunlarında okuyoruz. Doğru mu uydurma mı olduğu ancak yargılama sonucu ortaya çıkacaktır. Bu yargılamada verilecek kararın temyizi var; işte o zaman yüksek mahkemenin huzuruna dosyalar gelecek, inceleme fırsatları doğacaktır. Daha şimdiden HSYK'nın sayın üyeleri bu dosyalarda neler bulunduğunu nereden ve nasıl öğrenip de hop oturup hop kalkıyorlar? HSYK'ya Yargıtay'dan ve Danıştay'dan destek geliyor; bir kurumun icraatını durup dururken başka kurumların desteklediği görülmüş müdür? Bu, ideolojik yandaşlık değil de nedir?
Artık milletçe askerî ve hukukî darbe tehditleriyle oluşan vesayet rejiminde yaşamak istemiyoruz. 27 Mayıs darbesi yalanlar üzerine bina edildi. Kars'ı, Ardahan'ı Menderes'e Rusya'ya sattırdılar, üniversite öğrencilerini kıyma makinelerinde doğrattılar. Medya tek sesliydi, kendileri gibi birkaç yargıç bularak seçilmiş üç vatan evladını astılar. Milletin hakimiyetini önlemek için oligarşik bir anayasa yaptılar. Hangi demokratik ülkede "Tabii senatörlük" gibi bir ucube bulunabilir? Gençlik heveslerini körükleyerek fidan gibi delikanlılarımızı birbirlerine kırdırttılar, anaların gözyaşları üzerine 12 Mart darbesi geldi. Onu takip eden cinnet dolu yılların 12 Eylül'de bıçak gibi kesilmesi, tezgâhı bütün çıplaklığıyla ortaya koydu. Bu hareket sadece ülkemizin kalkınmasını yavaşlatmakla kalmadı, Yunanistan'ın NATO'ya dönmesini de sağladı. Oy kaybından çekindiği için hiçbir sivil hükümet bunu yapamazdı; evlatlarımızın kanlarıyla oluşturulan ara rejim bu imkânı peşkeş çekti. 28 Şubat'tan önceki gazeteleri karıştıranlar, "Maalesef ekonomi iyiye gidiyor" haberlerini okurlar. Aziz milletimizin evlatlarıyla, ekmeğiyle uğraşmaktan daha bıkmadılar mı? |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#224 |
![]() Son elli yılı, askerin topuyla, tüfeğiyle, kurduğu yasal düzenlerle velhasıl her şeyiyle, tıpkı Balkan Savaşları'nda olduğu gibi gırtlağına kadar siyasetin içinde olduğu bir dönem olarak hatırlayacağız. Balkan Savaşları'nda olduğu gibi toprak kaybına uğramamış olmamızın sebebi, ulus devlet düzenlerinin artık oturmuş olması ve Soğuk Savaş'ta NATO şemsiyesinden ibaret. Ama bu elli yıl içinde yaşadığımız felaketlerle, Balkan Savaşları arasında kurulacak epeyce benzerlik var.
Türkiye, 1950'li yıllarda yakaladığı ve kullanmaya başladığı fırsatları 27 Mayıs'ın kör kuyusunda tüketti. 1960'lı ve 70'li yıllarda ağır bedeller ödediğimiz toplumsal şiddet, bu şiddetten iktidar planları çıkartan darbeciler olmasaydı bu kadar yıkıcı olmayacaktı. Bugün önümüze dökülen Balyoz, Kafes gibi planlara bakın. Bu planlardaki eylemlerin toplumu sürükleyeceği kaosu, hangi dış düşman yaratabilir? Ve son olarak bu geçen elli yılın tam yarısını kapsayan terör sorunu, siyasete ve devlet yönetmeye hevesli askerin içinden çıkılmaz hale getirdiği Kürt sorununun sonucu değil miydi? 1983 yılında 12 Eylül Cuntası'nın giderayak çıkarttığı ve özel hayatta bile Kürtçe konuşma yasağı getiren yasayı hatırlamak yeterli. Silahlı vesayet düzeni, demokrasi aşkımızdan önce bu düzenin yol açtığı bedeller katlanamaz hale geldiği için tasfiye ediliyor. Son üç yılın tartışmalarına ve katlanmak zorunda kaldığımız rezaletlere dönüp bakalım. Türkiye bütün enerjisini, askerini siyasetin dışına çekebilmek için harcıyor. Askerin Türkiye'yi sürüklediği paranoyalarla malûl atmosfer kara bir delik gibi gücümüzü tüketmiyor mu? Baykal'ın Balkan Savaşları uyarısı çok yerinde. Onun da hatırlaması lâzım. Balkan Savaşları'nda hükümet burnunu kışlaya sokmamıştı; tersine askerler ellerindeki silahı siyaset için kullanırken ülkeyi savunacak halleri kalmamıştı. Ve bu yüzden Atatürk, Cumhuriyet'i kurar kurmaz askerleri siyasetin dışına çıkarmıştı. |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#225 |
![]() Peki şimdi ne olacak? Kötü senaryo yazanlar öncelikle piyasalarda her dalgalanma olduğunda akıllarına para fonunu getirecekler. Kriz tellalları, 'IMF ile anlaşmış olsaydı bunlar başımıza gelmezdi, bakın görürsünüz dolar 3 TL'ye çıkacak' eleştirilerini dillendirecek.
İyi senaryoda ise önümüzdeki dönem yaz tatili; turizm gelirlerindeki artış beklentisi döviz ihtiyacının bir kısmını karşılayacak gibi görünüyor. Bu da borç servisinde Hazine ve bankaları rahatlatacak. Kötü senaryo gerçekleşse bile bedelli askerlik kararı alınarak kaynak sağlanabilir. 'Anlaşma yapılmış olsaydı ne olacaktı?' sorusunun cevabını vermek gerekirse; en önemlisi düşük maliyetle kredi alabilecektik. 'Stand-by imzalamamak aleyhimize mi oldu?' sorusunun cevabı geçen hafta test edildi. Dış borçlanmaya çıkan Hazine'nin tahvillerine 5 kat talep geldi. Peki hükümet, bu yol ayrımına geldiği süreçte haklı mıydı? İşe bugünkü iktidar açısından bakacak olursak; gündemde referandum ve sonrasında seçim var. Gelir İdaresi için bağımsız yapı öneren ve yerel yönetimlere kaynak aktarımını kısıtlayan IMF ile anlaşmayı hükümetin istememesi çok normal. Peki IMF vesayetinden kurtulduktan sonra tekrar eski günlere dönmemek için ne yapmak gerekecek? Öncelikle orta ve uzun vadede döviz ihtiyacını karşılamak için hamlelere ihtiyaç var. Bunun yolu da yerli ve yabancı yatırımcılara destekten geçiyor. Bu konuda ilk işaret Kuveyt'ten geldi. Emir'in Türkiye'ye 3 milyar dolarlık yatırım yapacağı haberi doping etkisi yaptı. |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#226 |
![]() Düşünebiliyor musunuz bir milletvekili gizli tanıklarla görüşüyor, delilleri karartmaya, açılmış bir davaya etki etmeye çalışıyor, Yüksek Yargı’da tıs yok. Müdahale eden bir CHP'li olunca kimse Yargı bağımsızlığını aklına getirmiyor.
Yüksek yargının bu anlamlı suskunluğu, Yargı’daki siyasallaşmanın muhtevası ve boyutlarını göstermesi bakımından fevkalade önemlidir. O bağırışların çığırışların hepsi AK Parti hükümetinin Yargı’yı tarafsızlaştırmasına mani olmak içindi. Yargı bağımsızlığı dedikleri şey de CHP paralelinde bir Yargı’dır. Ahmet Ersin’in yaptığı görüşmelerin onda birini bir AK parti milletvekili yapsaydı nolurdu, tahmin edebilen var mı? Danıştay, Yargıtay, Yarsav, HSYK ülkede ne kadar Yargıyla ilgili ilgisiz kurum varsa hücuma geçerdi. Başsavcı bunu yeni bir kapatma davasının gerekçesi yapardı. Medya hükümeti top ateşine tutar,kafesçilerin, balyozcuların ETÖ’cülerin hep böyle bir tezgaha kurban gittiklerini iddia ederdi. Ama CHP yapınca kimsenin kılı kıpırdamıyor. Bu kadar dümenden sonra Erzincan savcısı Cihaner berat etse kim inanır? CHP'li Ersin’in temasları yüzünden Cihaner ile Saldıray Berk ikilisi için verilecek her karar bu saatten itibaren tartışmalı hale gelmiştir.Cihaner’a gösterilen CHP ilgisini de bir tarafa not etmek lazım. Bir başsavcı acaba hangi meziyetlerinden dolayı CHP'nin bu yakın ilgisine mazhar olur. Bu ülkede başka savcılar da var.Ferhat Sarıkaya meslekten ihraç edilirken CHP'nin hiç kılı kıpırdamamıştı. Yargı tarafsız olmak için bağımsız olmalıdır. Bağımsızlık iddiası herkese karşı ileri sürülürse bir anlam ifade eder. Günlerdir ortalık Ahmet Ersin’in baştan sona suç olan ve Yargıya müdahale anlamına gelen ilişkileriyle çalkalanıyor, ama kendini Yargı gardiyanı gibi görenlerin sesi çıkmıyor. İrfan Sönmez |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#227 |
![]() Zavallılar! Her biri bir yediveren olan milyonlarca sevdayı toprağa gömüyorlar.Güneşe seni seviyor diye tutuklama emri çıkarıyorlar.Senin rengin diye yeşilin her tonunu darağacına çektiler.Senin mevsimin diye baharı gıyabında idama mahkum ediyorlar.bızlere yerin üstünü zindan ediyorlar...
|
|
![]() |
![]() |
![]() |
#228 |
![]() .....Biz her şeye rağmen,söğüdün dibinde dizlerimiziz karnımıza çekip çaylarımızı karıştıracağız.İzlenmekten korkmuyoruz.İzlesinler de insanlık görsünler.
Nasıl olsa onların kirli bakışlarını sıcak yüreğimizde eritip eğiteceğiz.BİZ DOĞULULAR ALLAHIN BAKIŞLARINA TESLİM OLMUŞUZ.bakıştan korkmayız. Bakışlar bizi korkutmaz eğitir.Yeterki kafamızı havaya kaldırdığımızda O'na mahcup olmayalım.Gökyüzüne.toprağımıza.sokaktaki hayvanlarımıza.yüzlerce yıldır vatanımızdan akan nehirlerimize yüzümüz olsun.Bizi gören,gözeten.koruyan ve cezalandıracak olan engin gökyüzünün gözü Allah'tır. Amerikadan korkmuyoruz.Amerika ve gavur batıdan korkmuyoruz.Bir canımız var onu da Allah'a vereceğiz.Bizi öldüren el ingilizin.fransızın eli olsa da canımızı Allaha verdiğimizi biliyoruz.Bu cümle onları çıldırtmaya yeter.Üstü kalsın! Oturdukları yerden kıpırdamadan her an.her yeri tanrısal gözlerle kontrol etmeye çalışan döner koltuklar.insanlığın şirk koşan nesnelerinden biridir. Allah hepsinin belasını versin.defolup gitsinler dünyadan.Biz imanlı taburelerimizle safları sıkıştırmaya devam edeceğiz..... BÜLENT AKYÜREK "İçinizdeki Öküz(gibi büyüyen nefisleriniz)e Oha deyin" |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#229 |
![]() Son savaşla şunu daha iyi anladık ki; Filistin sadece Filistin değildir…
Filistin bir çizgidir… Hakla batılı ayıran çizgi… Bu çizginin içinde olmak, tercihi insaniyet, hakkaniyet, özgürlük, adalet ve ahlâktan yana yapmaktır… Çizginin dışında kalmak ise; cinayet, ihanet, sömürü, zulüm ve işgale ortak olmaktır… Filistin ne bir halkın kurtuluş hareketi ne de kurulacak yeni bir devletin bağımsızlık mücadelesi değildir… Şayet böyle olmuş olsa idi bunun üzerinde bu kadar durmamıza da gerek kalmayacaktı… Sözüm ona varolan 40 küsur İslam ülkesine, bir benzerinin daha eklenmiş olması hiçbir sorunu çözmeyecektir… İşbirlikçi veya aciz devletlere ihtiyacı yok ki… Filistin bir dünya görüşü, bir yaşam tarzıdır… Filistin bir mekteptir… İnsanın inancı, onuru, ilke ve değerleri ile nasıl yaşayabileceğini öğreten bir mektep… Bu mektebin müfredatında; cihad, şehadet, izzet, özgürlük ve adalet vardır… Filistin insan olan tarafımızın ortaya çıkmasıdır… Bugün insan olmak ve insan kalmamız Gazze üzerinden tesbit ediliyor… Bu bakımdan gündeminde ve gönlünde Kudüs olmayan her kul kusurludur ve özürlüdür… Filistin bir laboratuardır… Sadakat ve samimiyetlerin test edildiği, sahteliklerin ve hastalıkların deşifre edildiği bir laboratuar… Filistin bir pazardır… Fenanın, bekaya takas edildiği bir Pazar… Bir tarafta Allah (cc), diğer tarafta müminler… “Şüphesiz Allah müminlerden canlarını ve mallarını cennet karşılığında satın almıştır.” (Tevbe 111) Evet, ucunda cennet olan bir alış-veriş… Kaldı ki; zaten can da, mal da O’nun… Filistin bir iradedir…. Çözülmeyen, eğilmeyen, pes etmeyen bir irade… Kudüs ümmetin hafızasıdır… Siyonizmin hedefi ise ümmetin hafızasını silmektir… Ancak Kudüs, direniş, aşk, aksiyon, özgürlük, umut ve gelecek olarak içimize yürüyor… Hayata anlam ve azim katıyor… Ramazan Kayan |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#230 |
![]() Bir CHP milletvekilinin gizli tanık ile ne işi olabilir? Görüşmenin yargıya müdahale olacağını bilmez mi?
Kaldı ki beyefendi İzmir milletvekili, Erzincan’a niye gider? Partinin Erzincan milletvekili yok mudur? Yanında getirdiği çantayı neden otel lobisinde bırakır? O çantayı neden bir başkası alır? Gizli tanık ailevi meselesini anlatmak için niye gelip CHP İzmir milletvekilini bulur? Görüşmede Başsavcı Cihaner’in avukatının ne işi vardır? Tabii ortalama bir vatandaş olarak kafamızın karışması gayet doğal. Mahkeme süreci devam eden, üstelik kuvvetli deliller bulunan, Genelkurmay Başkanı Sayın Başbuğ’un bile vahim dediği bir davada bir parti böyle net bir tavır nasıl alır anlamak gerçekten zor. Bu bir parti için büyük bir risktir. Ya bu işin sonucunda mahkûmiyet çıkarsa? Bu tavır siyasi intihar anlamına gelmez mi? Deşifre olmuş bu örgüt hakkında ne yapıp edip temize çıkarma çabaları çok manidar. Ne tür ilişkileri var, neden gizli tanıkları ikna etmeye çalışıyorlar, bu işin avukatlığına soyunuyorlar anlayamıyorum. Merak ettiğim bir başka konu da CHP milletvekillerinin tamamının Ergenekon konusunda partinin bu yaklaşımlarını tasvip edip etmediği. Hepsi böyle mi düşünüyorlar acaba? Farklı düşünen yok mudur? Yoksa seslerini mi çıkaramıyorlar? Gerçekten merak ediyorum |
|
![]() |
![]() |
![]() |
Etiketler... Lütfen konu içeriği ile ilgili kelimeler ekliyelim |
bugün, bölüm, bölümler, etkileyen, hayat, hayatınızı, okuduklarınızda |
Konuyu Toplam 2 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 2 Misafir) | |
|
|