AK Gençliğin Buluşma Noktası
Bütün Peygamberler Bütün peygamberlerimiz ile ilgili konularımızı bu bölümde paylaşıyoruz.



Cevapla
Stil
Seçenekler
 
Alt 05-23-2008, 01:34   #191
Kullanıcı Adı
dildade
Standart Hazreti İbrahim (a.s)
1. İsmail as. Davarcılığı :
Cürhümiler, Mekke'ye gelip yerleştikleri zaman, İsmail as.'a yedi tane dişi keçi vermişlerdi ki, İsmail as'ın ilk malı, bu olmuştur.[1] İsmail as.’ın davarları, Haremin sınırları içinde yayılırlar, Harem sınırlarını, aşmazlardı. Yayıla yayıla her taraftan Harem sınırlarına kadar varırlar, oradan topluca geri dönerlerdi.[2]



--------------------------------------------------------------------------------

[1]İbn.Kuteybe-Maarif s.16; M.Asım Köksal, Peygamberler Tarihi, Diyanet Vakfı Yayınları: s.193.

[2] Ezrakî-Ahbaru Mekke c.1, s.128; M.Asım Köksal, Peygamberler Tarihi, Diyanet Vakfı Yayınları: s.193.
dildade isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 05-23-2008, 01:34   #192
Kullanıcı Adı
dildade
Standart Hazreti İbrahim (a.s)
1. İsmail as.’ın Sünnet Oluşu ve Arapça Öğrenişi :
İsmail as. on üç yaşına vardığında sünnet emri gelir ve sünnet edilir.[1]

Hz.İsmail ana dili İbraniceden başka Araplardan Arapçayı çok güzel konuşan fasih bir insandı.[2] Arapçayı öğrendiği zaman, on üç yaşında olup İbrâhim as.'ın oğullarından Hicaz'da Arapça konuşan,[3] dili, açık ve düzgün Arapçaya döndürülen ilk kimse idi.

Peygamberimiz as.’a, Sahâbîleri; “Yâ Resulallah! Sen, bizim dilce, en fasâhatlımız ve ifâdece, en açık ifâdelimiz nasıl oldun?” diye sormuşlardı.

Peygamberimiz as: “Arapça, bozulmağa yüz tutunca, Cebrâil, Babam İsmâil as.’ın lügatını, kendisinin konuştuğu gibi yepyeni ve tâze olarak getirip bana telkin etti.” Buyurmuştur.[4]

Arapların el-Musta'rebe grubu Hz. İsmail (a.s)'in oğullarından çoğalmış olup, bunların kökü Adnan'a dayanır.[5]

Bu yüzden İsmail as’ın soyundan gelenlere, Araplaşmış Arap mânasında “el- Arabu’l- mütearribe” denildi. Araplar bölgesel şecerelere göre üç gruba bölünmüşlerdir: el-Bâ’ide (helak olanlar), el-‘Âribe (yerliler), el-Musta’rabe (Araplaşanlar).

İsmail bu sonuncu grubun ceddi sayılmaktadır ki bunların Atası Adnân’dır. İsmail ile Adnan arasındaki silsile, birbirine benzer, birçok biçimde ve kısmen de Tekvin 25’ deki sırayı anımsatan bir şekilde nakledilmektider.[6]

İbrâhim as. ise, Kûsa'dan ayrılıp Fırattan geçince, Yüce Allah tarafından, İbranca konuşmağa başlamıştı.[7]



--------------------------------------------------------------------------------

[1] Yâkubi-Tarih c.1, s.221, Ebülfida-Elbidaye vennihaye c.1, s.192; M.Asım Köksal, Peygamberler Tarihi, Diyanet Vakfı Yayınları:s.194; Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi c.23, s.76 “Ondört yaşıda öken İshak as. doğmuştur.”

[2] İslâm Tarihi İbnü’l-Esîr El Kâmil Fi’t -Tarih Tercümesi c.1,s.96, Peygamberler Tarihi, M.Asım Köksal, Diyanet Vakfı Yayınları: s.194.

[3] İbn.Sa’d-Tabakat c.1, s.50; M.Asım Köksal, Peygamberler Tarihi, Diyanet Vakfı Yayınları: s.194.

[4] Aliyyülmüttaki-Kenzül’ummal c.11, s.490; M.Asım Köksal, Peygamberler Tarihi, Diyanet Vakfı Yayınları: s.194.

*Adem as. ile Şis, idris ve Nuh as. dilleri Süryanca idi. Aliyyülmuttakî-Kenzül’ummal c.16, s.132.

*Tufanda sonra, Babil'de toplanmış olan insanlar da, Süryanca konuşuyorlardı. Mes’ûdî-Ahbaruzzaman s.80.

[5] Şamil, İslam Ansiklopedisi, İsmail Maddesi, c.3.

[6] Süleyman Ateş, Kur'an Ansiklopedisi: c 20, s 293, Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi: c.2, s.1111.

[7] İbn sa’d-Tabakat c.1 s.50; M.Asım Köksal, Peygamberler Tarihi, Diyanet Vakfı Yayınları: s.194.
dildade isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 05-23-2008, 01:34   #193
Kullanıcı Adı
dildade
Standart Hazreti İbrahim (a.s)
I. BÖLÜM: İSMAİL AS.’I KURBAN ETME KISSASI
1. Kurban Hadisesinin Kur’ân-ı Kerim’de anlatılması :
"Ey Rabbim! Bana salihlerden (bir oğul) ihsan et!"

Biz de kendisine yumuşak huylu bir oğul müjdeledik.

Oğlu, yanında koşacak çağa gelince: "Ey oğlum! Ben seni rüyamda boğazladığımı görüyorum. Artık bak, ne düşünürsün?" dedi. Çocuk da: "Babacığım sana ne emrediliyorsa yap, inşaallah beni sabredenlerden bulacaksın" dedi.

Ne zaman ki ikisi de bu şekilde Allah'a teslim oldular, İbrahim oğlunu şakağı üzerine yatırdı.

Biz de ona şöyle seslendik: "Ey İbrahim! "

"Rüyana gerçekten sadakat gösterdin, şüphesiz ki, biz iyilik yapanları böyle mükafatlandırırız."

"Şüphesiz ki bu apaçık bir imtihandı." (dedik)

Ve ona büyük bir kurbanlık fidye verdik.

Kendisine sonradan gelenler içinde iyi bir nâm bıraktık.

Selam olsun İbrahim'e...

İşte biz iyilik yapanları böyle mükafatlandırırız.

Çünkü o bizim mümin kullarımızdandı.”[1]



--------------------------------------------------------------------------------

[1] Kur’an-ı Kerim: Saffat, 37/100-111.
dildade isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 05-23-2008, 01:34   #194
Kullanıcı Adı
dildade
Standart Hazreti İbrahim (a.s)
1. Kurban İbadeti :
Kurban, insanın yaklaşmak maksadıyla yaratıcısına takdim ettiği bir sadaka olarak nitelenebilir. Bu sadece “Kesme” eylemiyle değil, her çeşit “Bağışla” da gerçekleşebilir. Ancak insanlık tarihinde daha yaygın olanı, bir canlıyı keserek Yüce varlığa kurban sunma şeklinde açığa çıkmıştır. Din, kurban adetini ilk insanla başlatır. Peygamberlerin rehberlik ettiği bu adet zamanla bozularak dejenere edilir. Kur’ân-ı Kerim de bunu doğrular.

“Onlara Âdem’in iki oğlununun haberini de gerçek olarak oku. Hani ikisi birer kurban sunmuşlardı da birinden kabul edilmiş, ötekinden kabul edilmemişti.”[1]

Arkeologlar, tarihte “İnsan’ın da kurban edilmesinden söz etmektedirler. Hatta bu uygulamayı (M.Ö. 10.000’li yıllara tekabul eden, taş devrinin son kısmı olan yeni taş devri ) neolitik döneme kadar indirirler. Nitekim Moğollar’ın, atalarının ruhlarına “İnsan” kurban ettikleri bilinmektedir. Mısır, Cerhem ve Yunan geleneğinde de insan kurban etme adeti vardı. Amerika’da Aztekler, kurbanlarının genelde askerlerden ve çocuklardan seçerlerdi. Batı Afrika’da İbolar, çocuklarını kurban ettikten sonra kendileri yerlerdi. Kartacalılar ve Fenikeliler ateşten geçirilen çocuk kurbanın anne ve babanın bedeli olduğuna inanırlardı. İnsanın kurban edilmesi, eski Sâmi kavimlerde (Hz.Nuh’un oğullarından Sâm’ın soyundan gelen insan topluluğu) çok yaygındı. Urlular, kralları öldüğü zaman, ölüm yolculuğunda ona eşlik edeceği düşüncesiyle, onun için sarayın kadın ve askerlerinden kurban ederlerdi. Batı Sâmilerinde çocukların yakılmak suretiyle kurban edilmesi âdeti yaygında. Onların inancına göre, Tanrılar insandan her şeyin ilkini istemekteydiler. Bu nedenle ailenin ilk çocuğunun Tanrılara ait olduğunu kabul ederlerdi.[2]

Hz.İbrâhim de Sâmi kavimlerden bir fertti. Herkes kendi öz çocuğunu, elleriyle yaptıkları putlara kurban edebiliyorken, O Allah için nasıl bir fedekârlık yapması gerektiğini bilemiyordu. Eğer bir kimsenin Tanrısı için kendi çocuğunu kurban etmesi bir fedâkarlık ölçüsü ise, her şeyi yaratan Allah, fedâkârlıkların en büyüğüne layık olmalıydı. Fakat acaba böyle bir şey doğru olur muydu? Her hangi birşeye ihtiyaç duymaktan yüce olan Rab, sevdiği bir kulundan bu cins bir fedâkârlık bekler miydi? O güzel ahlâkla donatılmış olan seçkin bir insandı. Dahası, anlamsız ve zulüm dolu geleneklerle savaşmada da öncüydü. Allah’ın rızası bulunmayan her işten elbette uzak kalması gerekirdi. Fakat bütün bunların yanında O, cemiyet içinde bir fertti. İnanaçta zihni berrak ve yalnızdı. Ama, sosyal hayatta herkesle birlikteydi. Üstelik çok hisli bir kimseydi. Çevresinde olup bitenlere seyirci kalamaz, duyarsız olamazdı.[3]



--------------------------------------------------------------------------------

[1] Kur’an-ı Kerim: Maide, 5/27.

[2] Bkz. Ahd-i Atik; Yeremya, 7/31, Hezekiel, 20/24-26, Çıkış, 34/19-20.

Hakim Yeftah’ın, kızını Tanrı için kurban ettiği nakledilir. Hakimler1/29-40.

Bir söylentiye göre de; Sâmi kavimden olan Hz.Muhammed’in dedesi Abdulmuttalib de, eğer Zemzem kuyusunun temizlenmesinde kolaylık olursa, on oğlundan birini Kâbe çevresinede kurban edeceğinin adamıştı. Adağını yerine getirmek için oğulları arasında kur’a çekmiş ve bu kur’a Rasûlullah’ın babası olan Abdullah’a isabet etmişti. Fakat Abdulmuttalib, daha sonra bu kurban fikrinden vaz geçmişti. Yerine, on (yahut yüz) deve fidye vererek onu bağlışlamıştı.

[3] Ahmet Baydar, İbrâhimi Okuyuş, Beyan Yayınları: s.51-53.
dildade isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 05-23-2008, 01:35   #195
Kullanıcı Adı
dildade
Standart Hazreti İbrahim (a.s)
1. Kurban Edilecek Kişi Kim ?
Selef dönemindeki müslüman alimler, kurban edilecek kişinin kim olduğu konusunda ihtilaf etmişlerdir. Bu alimlerden bir kısmı kurban edilecek olan kişinin Hz. İsmail olduğunun, diğer bir kısmı da bunun Hz. İshak olduğunu ileri sürmüşlerdir. Hz. Peygamber as.’dan bu her iki görüşle ilgili iki hadis rivayet edilmiştir.[1]

Yahudiler Hz. İbrâhim (a.s)'ın kurban ettiği oğlunun Hz. İsmail değil Hz. İshak olduğunu iddia ederler.[2]

Kurban edilecek kişinin Hz. İshak olduğunu bildiren hadisi, Ahnef, Abbas b.Abdul-Muttalip vasıtasıyla Rasullullah as.’tan rivayet etmiş ve Rasullullah içerisinde: “Biz (oğluna bedel olarak) onu büyük bir kurban verdik.”[3] ayetin zikrettiği bu hadiste “oğlum” sözünü İshak olarak açıklamıştır.

Ayrıca bu hadis Abbas b. Abdul b. Muttalib’den mevkuf olarak da rivayet edilmiştir.

Kurban edilecek kişinin Hz.İsmail olduğunu bildiren hadise gelince:

Sunâbihih rivayet ediyor: Biz Muaviye b.Ebu Süfyan’ın yanında bulunuyorduk. Söz kurban edilecek kişiden açılınca Muaviye:"Meselenin içyüzünü bilen birisine rastladınız." Dedikten sonra şöyle söyledi: Biz, Rasulullah’ın yanında bulunuyorduk. Birisi gelerek:"Ey iki kurbanlığın oğlu! Allah’ın sana ganimet olarak ihsan ettiklerinden bana da ver!" dedi. Rasulullah ise onun bu sözüne güldü. Muaviye’ye iki kurbanlıktan ne kasdedildiği sorulduğunda o şunları söyledi:"Abdul-Muttalib Zemzem kuyusunun kazısını başarı ile tamamladığı takdirde oğullarından birisini kurban etmeye adamıştı. Kur’a ise Hz. Peygamber as’ın babası Abdullah’a çıkmıştı. Fakat Abdul-Muttalib yüz deve fidye ederek Abdullah’ı kurban etmekten kurtarmıştı. İkinci kurbanlık ise Hz. İsmail’dir."dedi.[4]



--------------------------------------------------------------------------------

[1] İslâm Tarihi İbnü’l-Esîr El Kâmil Fi’t -Tarih Tercümesi c1,s 101.

[2] Aliyyülmüttaki-Kenzül’ummal c.11, s.490; Şamil, İslam Ansiklopedisi, İsmail Maddesi, c.3; Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi c.23, s.78.

[3] Kur’an-ı Kerim: Saffat, 37/107.

[4] İbn.Esir-Kâmil c.1, s.101.
dildade isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 05-23-2008, 01:36   #196
Kullanıcı Adı
dildade
Standart Hazreti İbrahim (a.s)
1. İsmail’in Babasına Olan Teslimiyetinin Sebebi ?
Muhakkak insanlardan bir çoğu harp meydanlarında şehid düşüyor, mal ve evladını Allah yolunda feda ediyorlar. Fakat hiçbir şehadet ve fedekarlık, ibrahim ve ismail’in yaptığına benzemez, benzeyemez...

Oğluna tam bir incelik ve şefkatle: “Ey oğulcuğum! Muhakkak rüyada seni keserken gördüm” diyen merhametli babaya bak. Ve büyük bir sevgi ve itaatle çocuğun itaatine: “Ey babacağım! Emrolunduğunu yap. İnşaallah beni sabredenlerden bulacaksın.”

Oğlunua söyle deseydi: “Allah yolunda cihada git. Umulur ki Cenab-ı Hak senin şehadetinle beni şereflendirir...” Eğer buna benzer bir şey söyleseydi, şüphesiz ki olay daha hafif olurdu. Çünkü Allah düşmanları O’nu öldüreceklerdi. Ama burada bir davetçi mü’min baba, davetçi mü’min bir oğlunu keserek öldürecek ve O da hiçbir günaha bulaşmamış veya kendisine had cezası uygulanmasını gerektirmeyen bir iş yapmış olacak!

Şüphesiz, İsmail as.’ın hayatı tamamen babasının her emrettiği şeye itaat etmek ve tutunmakla geçmiştir. O biliyordu ki, O’na itaat etmek Allah’a itaat etmektir.

Hiçbir zaman unutmayacağız ve nasıl unuturuz ki, İsmail as. Allah’a, sıkı sıkıya bağlı ve O’nun emrine teslim olmuş bir kadının evinde büyümüş ve yetişmiştir. O’nun Allah’ın emirlerine teslimiyeti her türlü özellikten çok daha büyük ve yücedir... [1]

“İkisi de (Allah’ın emrine) teslim oldular. İbrahim O’nu yüz üstü yatırdı.”[2] Teslim oldular: Yani baba ve oğul boyun büküp kabul ettiler. İbrahim as. işin sırrından Rabb’ine sormadı bile.

Uzun süredir beklediği biricik oğlunu nasıl kesebileceğini de sormadı. İbrahim as. saçı başı ağardıktan sonra Allah o çocuğu ihsan etti ve yanında koşup yürüyecek çağa geldi. Gençlik çağına geldikten sonra O’nu kesecek. Babası O’na çalışma ve iş olarak her şeyi yaptırabiliyordu. İsmail de babasına; “Ben, hayatım boyunca sana asi olmadığım halde, niçin, nasıl beni kesersin?” demedi.

“Beni annemin kucağında çocukken susuz ve ekinsiz bir vadiye atman ve bizi yırtıcı hayvanlara yem olarak bir vadiye atman ve bizi yırtıcı hayvanlara yem olarak terketmen sana yetmedi mi? (Şimdi de beni keseceksin)” dahi demedi. Bu gibi şeyleri söylemesi Allah korusun, asla olmadı. Çünkü O mü’mindir ve biliyor ki babası her yaptığı işinde Allah’ın emirlerini yerine getiriyor. Müslümanların en belirgin sıfatlarından biri de Cenab-ı Hakk’ın kaza ve kaderine rızadır...[3]



--------------------------------------------------------------------------------

[1] M. Surur b. Naif Zeynelabidin, Allah'a Davette Peygamberllerin Metodu I, Guraba Yayınları: s. 323, 324.

[2] Kur’an-ı Kerim: Saffat, 103.

[3] M. Surur b. Naif Zeynelabidin, Allah'a Davette Peygamberllerin Metodu I, Guraba Yayınları: s. 325.
dildade isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 05-23-2008, 01:36   #197
Kullanıcı Adı
dildade
Standart Hazreti İbrahim (a.s)
1. Hz. İbrâhim’e Oğlunu Kurban Etmekle Emredilmesinin Sebebi :
Yahudi dini metinlerine göre; birgün İbrâhim as.’ın misafirleri gelir. Onlara yiyecek getirip yemelerini teklif eder. Fakat misafirler, yemeğin bedelini vermeden yemeyeceklerinin söylerler. Peygamber de onlara, yemekten önce ve sonra yapacakları duanın bedel olarak kendisine yeteceğinin belirtir. Ancak misafirler bununla yetinmezler. O’na, bir oğlu olacağı müjdesini de verirler. O da ihtiyar yaşına rağmen böyle bir haber alınca sevincinden: “Ben de onu kurban ederim” der. Böylece bir “Adak” yapmış olur.[1] Bu gelişmelerden sonra birgün rüyasında bir kurbanlık kesmesi emredilir. O da ertesi sabah bir boğa keser. Ancak yine rüyasında, Allah’ın kendisinden daha kıymetli bir kurban istediği söylenir. Bu sefer de bir deve keser. Fakat üçüncü kez bir rüya daha görür. Bu sonuncusunda açıkça, “Oğlunu kurban etmesi” emredilir.[2]

Görülüyor ki, Tevrat’ta Hz.İbrâhim’in oğlunu kurban etme teşebbüsü, kendisinin adaması üzerine, Rabb’ın O’na doğrudan ve açıkça bir emir vermesine dayandırılır. Burada gözden kaçırılmaması gereken bir husus da kurban edilmek istenen çocuğun İshak olduğunun Tevrat’ta açıkça belirtilmiş olduğudur.[3] Hıristiyan kaynaklarına göre de, o Sâra’dan doğan ve İsrâil oğullarının atası olan İshak’tır.[4]

İbrâhim Baydar bu hususda ki izahı; Kur’ân’ın beyanında İbrâhim peygamberin oğlunu kesme teşebbüsünde bir buyruk söz konusu edilmez. Aksine, Kur’anda belirtilen şey; İbrâhim as.’ın oğlunu “Rüyasında kestiğini” gördükten sonra, bu işe karar verdiğidir. Yani “Kesme” kararının temelinde sadece bir rüya vardır. Ortada ilahi vahye dayalı kesin bir emir yoktur. Hatta, kendisi bu karardan önce durumu oğluyla da konuşmuştur. Eğer bu hususda açık bir emir olsaydı, bundan sonra o hususda istişâre etmesi anlamsız olurdu. İşte Kur’ân’ın uslûbunda bundan sonra devreye giren açıkça ve anlaşılır olan, “Kesmekten vazgeç” buyruğudur. Bu durumun İbrâhim’e bir “Sınav” olarak gösterildiği, “Rüyasını” doğruladıktan sonra, artık kesme işini durdurması buyurulur. Kesme işini hazırlayan şeyin, İlahi bir emir değil de bir “Sınav” olarak nitelenmesi, başlagıçta bu konuda önceden verilmiş bir İlâhi hüküm bulunmadığını göstermektedir. Bu bir emir değil, belki de, kalbî ya da lafzî bir adaktan dolayı Hz.İbrâhim’e sorumluluğunu hatırlatacak bir sınav vesilesidir. Bunun da bir “Rüya” olduğu açıkça belirtilmiştir.[5]

Muhammed Esed diyor ki: Saffat 103’üncü ayette geçen “Eslemâ” fiili Kur’ân terminolojsinde “kendini Allah’a yahut Allah’ın iradesine teslim etti” anlamına gelir. Bu nedenle, yukarıdaki ayette geçen ikil eslemâ hali de, İlk bakışta, bu anlama sahip görünmektedir. Ancak, ayetin devamı, Hz.İsmail’in kurban edilmesinin Allah’ın emri olmadığını açıkça gösterdiğinden, onun ve babasının “Allah’ın iradesine kendilerini teslim etmeleri”, bu bağlamda, yalnız sübjektif bir anlama sahip görünmektedir. Yani “Allah’ın iradesi olarak düşündükleri/gördükleri isteğe” teslim olmaları anlamını taşımaktadır. Hz.İbrâhim’in rüyasının manevi/ahlâki anlamı, O’nun hayattaki en değerli varlığın Allah’ın iradesi olarak gördüğü bir işaret üzerine kurban etmeye hazır olup olmadığının denenmesinede yatmaktadır. Bu şiddetli imtihan açıkça Hz.İbarihm’in onu yüklenebileceğine işaret etmekte ve böylece, bizâtihi Allah’ın bir ödülü olan yüksek bir ahlaki imtiyaz oluşturmaktadır. Hz.İbrâhim’in daha sonra bulup Hz.İsmail’in yerine kestiği “koç” olduğu yorumu zayıftır. Bana göre, burada sözü edilen kurban, her yıl yüzbinlerce müminin Mekke’ye yaptıkları hacc ziyaretinde tekrarladıkları kurbandır ki, bu, Hz. İbrâhim ve İsmail’in yaşadıkları tecrübenin anılması demek olup İslâm’ın “beş esası”ndan birini oluşturmaktadır.[6]

“Oğlu, yanında koşacak çağa gelince: "Ey oğlum! Ben seni rüyamda boğazladığımı görüyorum. Artık bak, ne düşünürsün?" dedi. Çocuk da: "Babacığım sana ne emrediliyorsa yap, inşaallah beni sabredenlerden bulacaksın" dedi. Ne zaman ki ikisi de bu şekilde Allah'a teslim oldular, İbrahim oğlunu şakağı üzerine yatırdı.”[7]

İslâmi Kaynaklara göre; Allah Hz.İbrâhim’e oğlunun kurban etmesini emretti. Anlatıldığına göre, bunun sebebi şu idi: Hz.İbrâhim kendisine Allah’tan erkek ve salih bir evlad bağışlamasının istedi ve "Ey Rabbi’im! Bana salihlerden olacak bir evlat ver"[8]diye duada bulundu. Bunun üzerine melekler kendisine halim tabiatli bir oğlan çocuğunun verildiğini müjdelediklerinde o:”O halde bu çocuk Allah rızası için kurban olsun” dedi. Nihayet çocuk büyüyüp babası İbrâhim as. ile konuşup gezecek hale gelince ona:"Vaat edip adamış olduğun adağını (kurbanını) yerine getir" diye vahyedildi.[9]

Bu hâdise: İsmail as. yedi yaşına bastığı sıralarda, İbrâhim as, Şam’daki evinde uyurken, rüyasında, oğlu İsmail as.’ı kurban ettiğini görmesi üzerine gerçekleşmiştir. Bunun üzerine oğlunun yanına Mekke’ye gitmiştir.[10]



--------------------------------------------------------------------------------

[1]Ahmet Baydar, İbrâhimi Okuyuş, Beyan Yayınları: s. 53, Dipnot 151;

“Adak (Kur’an’da Nezr olarak geçer) kişinin dini psikolojik bazı sebeplerden dolayı, Tanrı’nın teklif emediği bir sorumluluğu üstlenmesidir. Bu tanıma göre “Adak” bir ibadettir. Diğer ibadetlerden farkı; bunun cinsini, yerini, zamanını ve miktarını kulun tercih ederek Allah’a ahid vermesidir. Eğer hiçbir şarta bağlı olamadan, “Mutlak adama” suretiyle yapılırsa bu güzel de bir ibadet olur. Fakat, Tanrı’nın kendisine vereceği bir iyiliğe karşı yapılan “Muallak adak” pek ahlâki görülemez. Bu nedenle bazı İslâm bilginleri bu ikinci türü mekruh sayarlar. Bu ikinci türü teşvik eden dini bir nass da yoktur. Aksine bazı hadislerde menfi görülür. O hadislerde; adamanın Allah katında bir tesiri olmayacağı, uhrevi bir faydasının da bulunmadığı belirtilir. (Buhari, Eyman. Bab, 26; Müslim, Nezr, No; 2.)”

[2] Ahd-i Atik, Tekvin , 22/2; Ahmet Baydar, İbrâhimi Okuyuş, Beyan Yayınları: s. 54; Diyanet İslâm Ansikhopedisi, İshak Maddesi.

[3] Bkz. Tekvin ,22.

[4] Ahmet Baydar, İbrâhimi Okuyuş, Beyan Yayınları: s. 54..

[5] Kur’an-ı Kerim: Saffat, 37/104-107; Ahmet Baydar, İbrâhimi Okuyuş, Beyan Yayınları: s. 54-55.

[6] Muhammed Esed Kur’an Mesajı meal-tefsir Saffat, 37/104-107. Ayetlerin açıklamasına bkz.

[7] Kur’an-ı Kerim: Saffat, 37/102-103.

[8] Kur’an-ı Kerim: Saffat, 37/100.

[9] İbn.Esir-Kâmil c.1, s.104, 105.

[10] Taberi-Tarih c.1, s.140; Sâlebi-Arais s.93; M.Asım Köksal, Peygamberler Tarihi, Diyanet Vakfı Yayınları: s.186
dildade isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 05-23-2008, 01:36   #198
Kullanıcı Adı
dildade
Standart Hazreti İbrahim (a.s)
1. Hz.İbrâhim’in Oğlu İsmail as.’ı Kurban Ediş Şekli ve Şeytan’ın taşlanması :
Hz. İbrâhim zaman zaman Şam'dan gelip oğlunu ve hanımı Hâcer'i ziyaret ederdi. Bir defa rüyasında oğlu İsmail'i kurban ettiğini görmüştü. Rüya üç gece aynen tekerrür edince[1] Hz. İbrâhim durumunu oğluna açmıştır.

Muhammed b.İshak anlatıyor: “Hz.İbrâhim oğlunun kurban etmekle emrolunduğu zaman oğluna:“Ey oğulcağızım! Yanına büyük bıçakla ipi al, ailemiz için odun toplamak üzere şu dağdaki vadiye gidelim.” Dedi. Hz.İbrâhim ile oğlu dağa gitmek üzere yola çıktıklarında İblis Hz.İbrâhim’i geri çevirmek için onun yolunu kesti. Bunun üzerine Hz.İbrahim ona:"Ey Allah’ın düşmanı! Benden uzak dur; Allah’a yemin edirim ki, mutlaka O’nun emrini yerine getirceğim.” Dedi. Bu defa İblis Hz.İsmail’in yolunu keserek ona, babasının kendisini keseceğinin söyledi. Bunun üzerine Hz.İsmail:"Ben Rabb’imin emrini dinler, O’na itaat ederim." Dedi. Hz.İsmail’den de ümidini kesen İblis son olarak Hâcer’e gidip durumu ona bildirdi. Hâcer:"Eğer İbrâhim’in Rabb’i ona oğlunu kurban etmesini emretmiş ise, Allah’ın emrini teslim olmak gerekir” karşılığını verdi. Bunun üzerine İblis oradan öfkeli bir vaziyette ayrıldı ve onları hiçbir şekilde saptıramadı.”[2]

Süleyman Ateş diyor ki: "İbrâhim as.’ın oğlunu kurban etmeğe götürürken şeytanın, yoluna çıkıp çocuğu kandırmağa ve babasına isyana çalıştığı ve İsmail’in, onun sözüne uymayıp taşlayarak onun gözünü kör edip kovduğu hakkındaki yaygın rivayetin doğru olmadığını söylemektedir. Bu rivayetlerin hadis değil, aslında bunların, Araplar arasında üretilen efsanevi rivayetler olduğunu ileri sürmektedir."[3]

Bir diğer rivayet de şöyledir: "Ey oğulcuğum, rüyamda seni kurban ettiğimi gördüm, buna ne dersin? dedi. Hz. İsmail; "Babacığım, emrolunduğun şeyi yap, inşallah beni sabredenlerden bulacaksın, diye cevap verdi" [4]Sonra o, babası İbrâhim’e: "Ey babacığım! Eğer beni boğazlayıp kurban edecek isen, el ve ayaklarımı sıkıca bağla ki, kanımdan sana bir şey sıçramasın; aksi takdire sevabım eksilir; çünkü ölüm tahamülü ağır ve şiddetli bir hadisedir. Aynı zamanda bıçağını iyice bile ki, keserken beni rahat ettiresin. Yine beni boğazlamak için yatırdığında yüzükoyun yatır; zira ben, senin bakıp da merhamete kapılarak Rabb’inin emrini yerine getirmemenden korkar ve endişe duyarım. Eğer gömleğimi annem Hâcer’e götürmeyi münasip görürsen, bunu yap. Zira bu, annem için daha teselli edici olabilir." Dedi. Bunun üzerine Hz.İbrâhim:"Ey oğulcağızım! Allah’ın emrini yerine getirmem hususunda sen ne güzel yardımcısın" dedi.

Nihayet Hz.İbrâhim oğlununun isteğine uyarak onun ellerini ve ayaklarının sıkıca bağladıktan sonra bıçağını biledi ve:"Onu alnı üzerine yatırdı."[5] Bundan sonra bıçağı eline alıp oğlunun boğazına bastırdı: Fakat Allah Celle bıçağın ağzını tersine çevirdi. Hz.İbrâhim boğazlama işini bitirmek için tekrar bıçağı oğlunun boğazına bastırdı. Bu esnada kendisine:"İbrâhim!Rüyayı doğruladın"[6] buyuruldu ve:"işte bu oğlunun yerine gönderilen kurbanlıktır; onu boğazla” denildi. Rivayet edildiğine göre, Allah Celle boğazlanma esnasında Hz.İsmail’in boğazına bir bakır levha yerleştirmişti.[7]



--------------------------------------------------------------------------------

[1] Şamil, İslam Ansiklopedisi, İsmail Maddesi, c.3.

[2] İbn.Esir-Kâmil c.1, s.105; Süleyman Ateş, Kur'an Ansiklopedisi: c.9, s.142, Kurtubi, Camiu li Ahkâmi'l-Kur'an: c.2, s.128,129; Şaban Piriş, Hz. İbrahim. Denge yayınları: s.57, “Hacıların, şeytan taşlama mahâllerinde yaptıkları temsili şeytan taşlama olayı da,bu olayın sembolik bir ifadesidir.”.

[3] Süleyman Ateş, Kur'an Ansiklopedisi: c.9, s.142.

[4] Kur’an-ı Kerim: Saffat, 37/102.

[5] Kur’an-ı Kerim: Saffat, 37/103.

[6] Kur’an-ı Kerim: Saffat, 37/104-105.

[7] İbn.Esir-Kâmil c.1, s.105.
dildade isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 05-23-2008, 01:37   #199
Kullanıcı Adı
dildade
Standart Hazreti İbrahim (a.s)
1. Cemre Atmanın Hikmeti :
Bu, insanları günahlara düşürmeye çalışan ve bu yolda sürekli çaba sarf eden şeytana karşı bir tepki, ona karşı direnmenin sembolik bir ifadesi, yani şeytana karşı bir eylem planıdır.

Çünkü şeytanın saptırma planları, eylemleri sadece o zamana özgü olmayıp, her zaman geçerli ve söz konusudur. Bir de duyularla hissedilen, makul olan şeylere delalet edebileceği düşünülürse, bunun hikmeti daha da iyi anlaşılır.

Ayrıca bu fiil, koca, eş ve çocuğun yani iman etmiş, bir toplumun ve bir ailenin, şeytana karşı tevhid mücadelesini simgelemektedir. Babanın mücadelesinde anne ve babayla beraber çocukların ebeveynle yani aileleriyle, bu tevhidi mücadeleye katılmaları, şeytani izimleri ve şeytani ahlak ve bozgunculuğa karşı direnmenin ve bu kutlu ailenin şanlı mücadelesini bayraklaştırmanın en büyük sembolüdür.

Önce Hz. Hacer sonra Hz. İbrahim ve oğlu Hz. İsmail’in, Allah’a olan iman ve itaatın kalplerindeki sebatı ve her birinin ayrı ayrı yerlerde, şeytana karşı kazandıkları imtihan sahnesini her bir hacının an be an ve bir bir anması ve yeniden yaşamasıdır. Onların hissettiklerini hissetmeye ve hatıralarına saygıyı ifade etmeye çalışmalarıdır.[1]



--------------------------------------------------------------------------------

[1] Mehmet Peker, Hacc Nedir?
dildade isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 05-23-2008, 01:37   #200
Kullanıcı Adı
dildade
Standart Hazreti İbrahim (a.s)
1. Hac’da Şeytan Taşlama Eylemi :
Hz. Hacer’in Allah’a tevekkülü,

Hz. İbrahim’in, Allah’ı her şeyden, hatta oğlu İsmail’inden daha fazla sevdiğinin isbatı ve dostluk beraatının Hz. İbrahim’e verilmesi,

Hz. İsmail’in babasının isteğine ram olup, büyük itaatin gerçekleşmesindeki imtihanın kazanılmasına vesile olması için, bir nişane ve semboldür. Bu kutlu ailenin verdiği tevhid mücadelesinde, hep beraberce aynı siperi ve aynı cepheyi paylaşmanın bir ifadesidir. Kendisine karşı duran şeytanlara tıpkı, tarihteki bu kutlu ailenin verdiği mücadele bizler için büyük bir direniş ve güç kazanma provasıdır.

Hz. İbrahim’in oğlunu Allah için kurban etmesine şeytanın verdiği mücadelede, şeytanı vesveseleri takmama ve onu taşlayarak yolunda engel gibi duran tüm şeyleri reddetmiştir. Hz. İbrahim bu hareketiyle, Allah’ın gerçek dostluğunu kazanmıştır.

Hz. Hacer ve oğlu Hz. İsmail’in ısısız ve kimsesiz bir vadide, insanın yaşamadığı bir yerde, Hz. İbrahim’in Allah’ın emrine uymak için, onları orada bırakarak gitmiştir. Şeytan bu olayı fırsat bularak Hacer’e vermek istediği vesvese, isyan ve itaatsızlığı ve kocasına karşı isyanda bulunması için, yaptığı tüm plan ve tuzaklar, Hz. Hacer tarafından reddedilir. Şeytanın yüzüne gözüne kalbine hançer saplar gibi taşları fırlatmıştır.

Şeytan taşlama; oğlunu kurban etmesi yolunda vahye muhatap olan Hz. İbrahim’in o müthiş davasında, onun yanında şeytana karşı yer almaktır. Şeytana ve ona tabi olan tüm yandaşlarına karşı, aynı cephede siper almaktır. Bu cemrelerin her biri kurbanı, gerçekleştirmeye engel olmaya çalışan, şeytana çakıl taşları atmaktır.

Bu küçücük taşın hükmü ve kuvveti ne olur deme! Ebrehe’nin ordularına karşı, Ebabil kuşlarının attığı taşları hatırlasana! Kabe’yi yıkmaya gelen Ebrehe ve askerlerini küçücük çamurdan yapılmış taşlar, Allah’ın izniyle nasıl onların helak olmasını gerçekleştirmişse özünü ve sözünü halis kıl! Ya bismillah ve şeytanın ve ona tabi olanların şerrinden, Allah’a sığınarak taşlarını at, şeytan taşın tesirini kalbinin derinliğinde ve acısını tüm benliğiyle yaşayacaktır.

Böylece müminler, şeytanın verdiği vesveselerini ve desiselerini reddetmek ve buna karşılık, Hz. İbrahim gibi tereddütsüz bir şekilde emre imtisal etmek gayreti içinde olmaktır.

İçindeki şeytanları taşlaman, dışındaki şeytanlara karşı koyma arzusu ve şeytana karşı olanlarla aynı cepheyi paylaş.

Euzu billahi mine’ş-Şeytani’r-Racim ve hizbihi diyerek,

Ya Bismillah,

Artık hazırladığın cephaneliğe sarıl ve usulüne göre,

Aldığın savaş talimatına göre,

Disiplini elden bırakmadan,

Heva ve hevesine kapılmadan,

Cepheni düşmanına terk etmeden,

Seni her tarafından kuşatmaya fırsat vermeden,

Şeytanı, şeytanları, nefsini, kibrini, gururunu;

Kardeşliğe engel olan sınırdaşlık iplerinden kurtulmak için taşını at,

Taşla, durma,

Taşlarken sakın kardeşlerini incitme,

Şeytanın yerine,

Onların kafasını ve gözünü yarma.

Terlik ve şemsiyeni taş diye fırlatma.

Yazıktır, ayıptır yapma,

Şeytan taşlamada,

Şeytanı sevindirme,

Fusuk ve cidala girme.

Çünkü bunlar sana haramdır,

Ve sen haremdesin ihramdasın,

Ölmek için ölüm yolunda,

Arasat’a doğru Arafat’tan geldin,

Rabb’ine söz verdin.

Biraz daha gayret biraz daha sabır,

Necat için, diplomayı almaya ramak kaldı.

Tümseğin ortasındaki hedef kulesine var, gücünle taşı ulaştır.

Bütün kuvvetini elinde topla,

Şeytana ve onun arkasında duran nefsine, atom bombası yağdırırcasına,

Asırlarca kafasını ezmek isteyip de bir türlü ezemediğin,

Arayıp da bulamadığın,

Karşına dikemediğin şeytan;

İşte karşında duruyor,

Sen niye duruyorsun

Alsana ondan hıncını,

Taşlasana İbrahim, İsmail ve Hacer gibi,

Taşlasana Peygamberler sultanı Muhammed Mustafa gibi..

Görüldüğü gibi haccın bütün görevlerinde, maddi görünüşten öteye ancak remz ve sembollerle ortaya konulabilen eylemler vardır. Bunların arkasında ise remz ve sembollerin çok ötesinde, derin mana ve hakikatler vardır. Örnek olarak, Mina’da şeytana taş atacak elin bilmesi gereken ilk şey, nefsin o eli tutup da kendisini ve hocası şeytanı kendi eliyle taşlatmasıdır. Yoksa hiçbir anlam taşımaz, hiçbir şey ifade etmez, olsa olsa bu şekilcilikten, nefsi tatmin etmekten öteye bir şey değildir. [1]



--------------------------------------------------------------------------------

[1] Mehmet Peker, Hacc Nedir?
dildade isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Konuyu Toplam 6 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 6 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı





2007-2023 © Akparti Forum lisanslı bir markadır tüm içerik hakları saklıdır ve izinsiz kopyalanamaz, dağıtılamaz.

Sitemiz bir forum sitesi olduğu için kullanıcılar her türlü görüşlerini önceden onay olmadan anında siteye yazabilmektedir.
5651 sayılı yasaya göre bu yazılardan dolayı doğabilecek her türlü sorumluluk yazan kullanıcılara aittir.
5651 sayılı yasaya göre sitemiz mesajları kontrolle yükümlü olmayıp, şikayetlerinizi ve görüşlerinizi " iletişim " adresinden bize gönderirseniz, gerekli işlemler yapılacaktır.



Bulut Sunucu Hosting ve Alan adı
çarşamba pasta çarşamba bilgisayar tamircisi